Solcusu, İslamcısıyla hepimizin kafası çok kötü karışık

22.08.2013 Vatan

Dün öğleye doğru Galatasaray Lisesi önünde bir grup CHP üyesinin Mısır’la ilgili düzenledikleri eylemin sonuna yetiştim ve “Ne Sisi, ne Mursi, acil demokrasi” yazılı dövizler taşıdıklarını gördüm. İlk bakışta güzel bir slogan gibi gözüküyor, ama kesinlikle değil. Çünkü sandıktan çıkmış sivil bir siyasetçiyle (Mursi) tanklar sayesinde iktidara konmuş bir generali (Sisi) eşitlemek son derece yanlış. Bu tür bir yaklaşımla Mısır’a demokrasinin, hem de acil bir şekilde gelmesini beklemekse hiç gerçekçi değil.
“Ne Sisi, ne Mursi” sloganı çok kötü bir şekilde 28 Şubat sürecinde ÖDP başta olmak üzere bazı sosyalist sol yapıların “Ne şeriat ne darbe” sloganını çağrıştırıyor. Geçen sene 28 Şubat’ın yıldönümünde “Ne şeriat ne darbe” sloganının sola indirmiş olduğu darbeyi yazmıştım. ("Ne şeriat ne darbe" sloganının sola indirdiği darbe) Ordaki “muhayyel tehlike” ve “darbe gerçeği” ikilemini Mısır örneğine de taşıyacak olursak şunları söyleyebiliriz: Bir yanda Mursi ve onun içinden geldiği İhvan’a (Müslüman Kardeşler) yönelik, demokrasi, temel hak ve özgürlükler temelinde eleştiriler var. Kendini solda tanımlayan birçok kişi Mursi’nin sandığı kullanarak Mısır’da katı bir şeriat düzeni kurmak istediğine inanıyor. Bu kaygılarında haklı olabilirler ama onların daha birinci yılında Mursi’nin asker tarafından indirilmesini hiçbir şekilde meşrulaştırmıyor. Hele darbecilerin Mursi başta olmak üzere çok sayıda İhvan üye ve yöneticisini tutuklaması, keskin nişancıların üç ayrı katliamda barışçı göstericileri öldürmesini hiç. Dolayısıyla Türkiye’de solun ciddi bir kısmının kafası karışık, İhvan’a yönelik antipatisi nedeniyle Mısır’daki darbeyi ağız tadıyla, “ama”sız kınamada ciddi zorluk çekiyor.

“Kahrolsun İran” diyen İslamcılar

Sadece solcular mı? Darbeyi telin etme yarışına girmiş olan İslamcılarımızın da kafalarının aslında ciddi bir şekilde karışık olduğunu söyleyebiliriz. Kastım, İslamcıların çoğu Mursi’ye demokrasi temelinde sahip çıkmak isterken Fatih Camii’ndeki gösterilerde bazılarının “Kahrolsun demokrasi” pankartları açması değil. Çünkü bu “korsan” eylemi Hizbuttahrir adlı, hilafet yanlısı uluslarötesi İslamcı kuruluşun temsilcileri gerçekleştirdi ve onların Türkiye’de pek etkili olmadıklarını biliyoruz.
Ancak bir başka gösteride bazı İslamcıların İran rejimi aleyhine sloganlar atmasını önemsememiz şart. Öğrendiğim kadarıyla İran devletine bağlı bir medya kuruluşu, İHH adlı uluslararası yardım kuruluşunu “terörist” olarak yaftalamış ve İHH Başkanı Bülent Yıldırım’ın konuşmasında bu durumu eleştirmesi üzerine bu tür sloganlar atılmış. Ancak olayın gerisinde esas olarak Suriye krizinin tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de İslami hareketlerdeki denge ve ilişkileri altüst etmesi yatıyor. Tahran’ın Baas/Beşar Esad rejimine kayıtsız şartsız destek vermesi, hatta İran çizgisindeki Lübnan Hizbullahı’nın ordunun yanında Suriye iç savaşına katılmasıyla belki de son 30 yıla damgasını basmış olan pozisyonlarda köklü değişimler oldu.
Ne var ki Mısır’daki darbeyle işler iyice karıştı. Şöyle ki: Mursi doğal olarak Suriye’de rejime karşı ayaklanan İhvan’a destek veriyor, bu yüzden İran ve İran yanlısı İslamcılar tarafından sevilmiyordu. Ancak darbenin, özellikle son katliamın ardından Tahran rejimi darbeyle arasına mesafe koydu; ülkemizdeki tescilli bazı İran yanlıları da İhvan’ın Adeviyye Meydanı’ndaki direnişi 24 saat canlı yayınladılar.
Tabii bu arada Suriye’de Baas’a karşı ayaklanan İhvan’a sonsuz destek veren Suudi Arabistan başta olmak üzere Körfez ülkelerinin aynı cömertliği Mısır’da İhvan’ı darbeyle devirip üyelerini katleden askerlere sunduklarının altını çizmek şart.
Bu konu üzerinde daha söylenecek çok şey var. Şimdilik iki notla bitirelim:
1) Solcu olsun, İslamcı olsun, hemen herkesin ezberi bozulmuş durumda. Ortadoğu’nun altüst olan denge ve ilişkilerini anlayıp ona göre politika geliştirmekte hep birlikte ciddi olarak bocalıyoruz.
2) Türkiye Hizbullahı, eskisi gibi İrancı bir çizgi tutturmamakla birlikte, birçoklarının yaptığı gibi İran düşmanlığına savrulmuş değil. Ama şu anki pozisyonunu koruması çok da kolay olmayabilir.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
24.11.2024 Kürt realitesi, Kürt sorunu realitesi, Kürt siyasi hareketi realitesi
19.11.2024 Nihayet birilerinin beklediği ve umduğu gibi Devlet Bahçeli geri adım mı attı?
13.11.2024 Transatlantik: Trump döneminde Amerika’nın dış politikası
10.11.2024 Abdullah Öcalan’a sormak istediğim 20 soru
10.11.2024 Hasan Cemal ile söyleşi: Zamâne Diktatörleri
07.11.2024 Burak Bilgehan Özpek ile söyleşi: Bahçeli DEM Parti açılımından ne umuyor, ne bulabilir?
06.11.2024 Transatlantik: Trump nasıl kazandı? Türk-Amerikan ilişkileri nereye?
05.11.2024 Hatem Ete ile söyleşi: Bahçeli ile Erdoğan ayrışıyor mu?
03.11.2024 Fethullah Gülen öldüğüyle kaldı
01.11.2024 Ruşen Çakır ve Kemal Can ile Haftaya Bakış (239): Esenyurt Belediyesi’ne kayyum atandı - CHP ne yapacak?
24.11.2024 Kürt realitesi, Kürt sorunu realitesi, Kürt siyasi hareketi realitesi
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı